Monday, 30 January 2012

Avrupa Birliği Eko-etiket (EU Ecolabel)


EU Ecolabel nedir?

Avrupa Birliği (AB)  ülkelerinde çeşitli çevre etiketlerinin hazırlanması ve yaygınlaştırılması amacıyla, tüm üye ülkeler için geçerli AB çevre etiketi geliştirilmesi çalışmaları başlatılmış ve Bakanlar Konseyinin 23 Mart 1992 tarihli 880 sayılı Tüzüğü[1] ile AB Eko-etiketi (EU Ecolabel) çevre etiket sistemi kurulmuştur. Bağımsız bir organ olan Avrupa Birliği Eko-Etiket Kurulu, ürün ekolojik kıstasları ve tüm üretim aşamalarını göz önünde bulundurarak AB Eko-etiketini vermektedir. Kıstasların belirlenmesinde Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (Life Cycle Assessment) çalışmaları esas alınmaktadır. Diğer bir deyişle ürün için hammadde temininden üretimine, dağıtımından tüketimine ve berterafına kadar olan bütün evreler dikkate alınmaktadır.

Avrupa Birliği’nin  (EC) 1980/2000[2] numaralı yasası ile Eko-Etiket yasası iyileştirilmiş ve etkinliğinin artırılması için politik amacı ve prensipleri güçlendirilmiştir. Uygulamada elde edilen deneyimler neticesinde 2009 yılında yeniden düzenlenmiştir[3]. Bu düzenlemeyle AB bünyesinde geliştirilen diğer direktiflere (Enerji tüketen ürünlerde Eko tasarım, Çevre Eylem Programı, Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri ve İklim Değişikliği Programı, Yeşil Kamu İhale Eylem Planları) uyumlaşması sağlanmıştır.

Bir çiçek amblemi ile simgelenen ve Avrupa Birliği çiçeği olarak da isimlendirilen AB Eko-Etiketi, üretim ve tüketim araçlarının çevreye saygılı olduğunu göstermektedir. AB Eko-Etiketi, üreticileri çevre dostu ürünlerin üretilmesinde teşvik ederken, tüketicilere de alışverişlerinde bilgilendirici ve seçim yapabilme fırsatları tanımaktadır. Bugün AB Eko-Etiketi çok geniş bir ürün ve hizmet yelpazesini kapsamakta olup, yeni ürün grupları sürekli olarak ilave edilmektedir.

Basit bir ambleme sahip olmasına rağmen, temelindeki çevre kıstasları çok kapsamlıdır ve çevreye duyarlı sadece en iyi ürünlerin AB Eko-Etiketini taşıma hakkı vardır. Dahası, tüketicilerin gerçekten güvendiği bir etikettir. Kıstasları Avrupa düzeyinde, uzmanların geniş istişaresi sonrasında kabul edilmiş olan AB Eko-Etiketi, ürünün yüksek çevre ve performans standartlarına uygunluğu doğrulandıktan sonra verilmektedir.

AB Eko-Etiketi, ülkemizde henüz verilmemektedir. Sadece AB’ye tam üye olan ülkelerde Yetkili Kurumlar tarafından verilen AB Eko-Etiketi’ne dünyanın her yerinden başvurular yapılabilmektedir. Gönüllülük esasına dayanan ve tüketicilerin çevre dostu ürünlere yönelmesini öngören bu sistemin ülkemizde yaygınlaşmasının başlaması ile birlikte üreticiler açısından da Eko-Etiketli ürünler için teşvik ve uluslararası pazarlara girebilmede avantaj oluşturacağı belirtilmektedir.

EU Ecolabel verilen ürün grupları

Avrupa Eko-Etiketi, üretimin birçok alanında olduğu gibi turistik konaklama hizmetlerinin de içinde bulunduğu artan sayıda ürün gruplarını da kapsar. Her ürün grubu için kıstaslar ürünün tüm yaşam döngüsü boyunca çevresel etkilerini içeren kapsamlı çalışmalar sonucunda tespit edilmiştir. Bu kıstaslar normalde üç yıl süreyle geçerlidir.

Böylelikle teknik gelişmeler ve piyasa değişiklikleri dikkate alınarak düzenli olarak iyileştirme imkânı sağlanmış olur. Avrupa Eko-Etiketi alabilmek için söz konusu ürünün tüm kıstaslara, en iyi uygulama ve performans koşullarına uyması zorunludur. Şubat 2012 itibariyle aşağıdaki gruplar altında toplanan ürünlere AB Eko-etiketi verilmektedir (Konu ile ilgili tek Türkçe sitesi www.eko-etiket.org sitesinden yenilemeler takip edilebilir):
·       Temizlik kimyasalları (Genel temizleyiciler)
·       Bulaşık makinası detarjanı
·       Bulaşık yıkama detarjanı
·       Çamaşır detarjanları
·       Sabun, Şampuan ve Saç kremleri
·       Endüstriyel çamaşır detarjanları
·       Giyim/Tekstil ürünleri
·       Ayakkabılar
·       Boya ve vernikler
·       Masaüstü bilgisayarları
·       Dizüstü bilgisayarları
·       Televizyonlar
·       Sert kaplamalar (Seramik karolar, mermerler, v.s.)
·       Ahşap kaplamalar (Laminatlar)
·       Tekstil kaplamalar
·       Ahşap mobilyalar
·       Bahçe işleri
·       Ampuller
·       Isı pompaları
·       Endüstriyel yağlar
·       Yatak takımları (Şilteler)
·       Kağıt ürünleri (Gazete, Baskı, kopya ve grafik, tuvalet kağıtları)
·       Oteller/Turistik konaklama tesisleri
·       Musluk ve duş başlıkları
·       Tuvalet ve pisuvarlar
·       Emici hijyen ürünleri

İstatistikler

AB Eko-Etiketi başvurusunda bulunan firma sayısı ve bu etiketi alan ürünlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Özellikle son yıllarda Avrupa pazarında çevreye etkisi az olan ürünlere olan ilginin artması nedeniyle başvuru sayısı önemli derecede artma göstermiştir (Şekil 1).
Ülkelere göre EU Ecolabel alan ürün grubu sayısı

Ürün grupları bazında incelendiğinde (Şekil 2) sert kaplamalar (doğal taşlar, aglomere taş, beton kaplama üniteleri, mozaik çini, seramik karo ve kiremitler), iç-dış cephe boya ve vernikler, televizyonlar, genel ve sıhhi temizlik ürünleri, kâğıt ürünleri ve tekstil önde gelmektedir.

Ürün gruplarına göre EU Ecolabel
AB Eko-etiketi alan ülkeler sıralamasında Fransa, Kore, İspanya ve Finlandiya’nın önünde İtalya lider konumda bulunmaktadır. Turistik tesis, temizlik kimyasalları, kamp yerleri, tekstil ve sert kaplamalar ürün grupları İtalya’da en önde gelen ürün grupları olarak öne çıkmaktadır. Metsims Sustainability Consulting Türkiye'de EU Ecolabel hizmetleri veren ve çalışmaları Avrupa Komisyonu tarafından tanınan tek danışmanlık firmasıdır.


Dr. Hüdai Kara
Kurucu Ortak, Metsims Sustainability Consulting 


[1] Council Regulation (EEC) No 880/92 of 23 March 1992 on a Community eco-label award scheme
[2] Regulation (EC) No 1980/2000 of the European Parliament and of the Council of 17 July 2000 on a revised Community eco-label award scheme
[3] Regulation (EC) No 66/2010 of the European Parliament and of the Council of 25 November 2009 on the EU Ecolabel

Monday, 9 January 2012

Düşük karbon ekonomisine geçiyormuyuz?


İklim değişikliğine uluslararası düzeyde çözüm bulma toplantılarından 17. Conference of Parties (COP 17) 28 Kasım-9 Aralık tarihlerinde Güney Afrika’nın Durban şehrinde tamamlandı. Avro krizinin dünya gündeminde olması nedeniyle Durban’daki gelişmeler gündeme istenilen seviyede yansımadı. Fakat görüşmeler sonunda Kyoto Protokolünün 1997’de oluşturulmasından sonra en önemli kararların alındığı bir toplantı olmuştur. Her ne kadar Durban’da alınan kararlar, dünyanın 2 derece ısınmasının önüne 2020 yılına kadar geçemeyecek olsa da tüm dünya ülkelerinin karbon azaltma yönünde taahhüt altına girmesinden dolayı önemlidir.

Şu an iklim değişikliği ile mücadelede tek mekanizma olan ve sadece gelişmiş ülkelerin karbon azaltım taahhüdünde bulundukları 2012 sonunda bitecek olan Kyoto Protokolü'nün, Durban’daki 2011’in bu son toplantısında "Kyoto Protokolü II" şeklinde 2017 ya da 2020 yılına kadar uzatılması karara bağlandı. Bilindiği gibi bu mekanizmada, gelişmiş ülkeler karbon salınımlarını gelişmekte olan ülkelerdeki düşük karbon teknolojilerinin uygulanması sonucu elde edilen karbon kredileri ile azaltıyorlardı. Karbon borsasındaki değere bağlı olarak ton başına bir meblağ ödenerek gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere maddi kaynak sağlanarak düşük karbon teknolojilerinin finansmanına yardımcı olunuyordu. Kyoto Protokolünün uzatılmasına karşılık özellikle Çin, Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ve karbon salınımları her geçen gün artan ülkelerin de taahhüt altına girmesi sağlanmış oldu. Bu artık Türkiye’nin de yükümlülük altına girmesi anlamına gelmektedir.

Anlaşmaya göre 2015 yılına kadar dünyanın tüm ülkelerini içine alacak olan bir azaltım yolu haritası çizilecek ve 2020 yılında da yürürlüğe konulacak. Açıkcası sürenin bu kadar geciktirilmiş olması gelişmekte olan ülkelere bir adaptasyon süresi bırakmaktı. Bu, her ne kadar istenen bir durum olsa da küresel ısınmanın 2 °C’nin altında tutulması için yapılması gereken karbon salınımı azaltım çalışmalarının 2020’den sonra daha da hızlı bir şekilde yapılması anlamına geliyor. Örneğin, azaltım çalışmaları 2012 yılından itibaren başlasaydı yaklaşık %5 oranında senelik bir azaltma sağlanması gerekecekti. Fakat  2020 sonrasına ötelenen bu çalışmalardan dolayı daha yüksek hızla karbon salınımı azaltımı yapılmasına ihtiyaç duyulacaktır.

Tüm ülkelerden iki senede bir karbon azaltımı konusunda yaptıkları çalışmaları raporlamaları isteniyor ve ilk raporlama 2014 sonunda olacak. Türkiye diğer ülkeler ile birlikte önümüzdeki dört yıl içinde karbon salınımlarını hangi oranlarda ve ne hızla azaltabilecekleri yönünde müzakerelerini yapacak ve 2020 yılına kadar alacakları taahhütleri belirleyecek. Bunun anlamı ilk defa tüm dünyanın karbon azaltımı yoluna giderek düşük karbon ekonomisine geçişin bir nevi temeli atılmış oldu. Kısacası bu hedefe yönelik ürün ve hizmet sağlayan firmalar gelişirken, düşük karbon teknolojilerine doğru yatırımların akmasını tetiklemesi ve karbon dengeleme piyasalarında da bir hareketlilik yaşanması anlamına gelmektedir. Artık hayatımızda karbonun bir finansal değeri olacak.

Bütün bunların Türkiye ve sanayicimiz açısından önemi nedir diye sormamız gerekiyor. Durban’da alınan kararlar aslında sadece sanayimizi değil her birimizin hayatını etkileyecek durumdadır. Ülkemiz açısından bakıldığında Türkiye’nin hızlı bir şekilde karbon envanterini çıkarması gerekmektedir. Özellikle elektrik üretimi, çimento, demir çelik, seramik, kireç, kağıt ve cam üretimi gibi CO2 yoğun tesislerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının tesis seviyesinde izlenmesi önem kazanmaktadır. Sanayicilerimizin özellikle enerji verimliliği üzerine  çalışmalara başlamaları, hem karlılıklarına pozitif etki yaratması hem de özellikle dış ticaret açığında en önemli girdi olan enerjinin azaltılması açısından önem arz etmektedir. Sanayi firmalarımızın ürettiği ürün ve hizmetlerden kaynaklanan karbon hesaplamalarını yaparak azaltım stratejileri geliştirmeli, karbon yönetimine gitmelidirler. Çünkü ölçemediğiniz bir şeyi yönetemezsiniz. Bunun yanında bilinçlenen tüketici davranışları ile oluşan Yeşil Pazar’da her bir ürünün doğaya ve iklim değişikliğine olan etkilerini hesaplamalarına da ihtiyaç duyulmaktadır. Bir sonraki yazımda bu alanda yapılabilecek ürün karbon ayak izi, Çevresel Ürün Beyanları (Environmental Product Declarations, EPD) ve AB Eko-etiketi (EU Ecolabel) gibi fırsatlardan bahsedeceğim.

Dr Hüdai Kara
Kurucu Ortak, Metsims Sustainability Consulting