Monday, 28 May 2012

COSB firmasına Avrupa’dan çevre etiketi belgesi


Hatırlarsanız bir önceki yazılarımda ürettiğimiz ürünlerin çevreye olan duyarlılığının etiketleme yoluyla teyitlenebileceği standartlardan ve sistemlerden bahsetmiştik. Type III çevre beyanları olarak bilinen ve ISO 14025 standardında tanımlanan Çevresel Ürün Beyanları (EPD) olarak bilinen bu etikete ÇOSB üyesi Akkon Çelik’in üretmiş olduğu Çelik Yapı Profilleri için layık görüldüğünü gururla öğrendik[1]. ISO 14040 serisi yaşam döngüsü değerlendirmesi standartlarına dayanarak bir ürününün belirli çevre etkilerinin kantitatif bilimsel yaklaşımlarla ölçüldüğü bir etiketleme olarak bilinen ve Türkiye’de özellikle yapı ürünleri sektöründen ilginin olduğu bu etiketleme türü birçok ürün için elde edilebilmektedir.
Yaşam döngüsü aşamaları
Akkon EPD belgesi
Kapsamlı bir çalışma ile alınabilen EPD belgeleri Avrupa’da yetkin bir kurum tarafından üçüncü şahıslar kanalıyla doğrulanarak alınabiliyor. Kendilerini sektörlerinde hem Türkiye’de hem de Avrupa’da bir ilke imza atmalarından ötürü kutlamak gerekiyor. Firmanın EPD ile ilgili olan gelişmelerden haberdar olduğunu ve oluşan Yeşil Bina pazarından pay almaya çalıştığı söylenebilir. Daha önceki yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi EPD belgeli yapı ürünleri LEED, BREEAM gibi yeşil bina etiketleme sistemlerinde ilave puanlar sağlayarak projenin kolaylıkla bu belgeleri almalarını sağlıyorlar ve mütehhaitlere farkındalık yaratma fırsatları doğuruyorlar.

Aslında işin Avrupa standartlarına uyum boyutu da var. Takip edenler bilir, Avrupa Standartlar Komitesi (CEN)’ İnşaat Projelerinde Sürdürülebilirlik normunu (CEN 350) çok yakın zamanda çıkarttı ve bu normda yapı ürünlerinin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. EN 15804 olarak bilinen ve Şubat 2012 itibariyle yayınlanan bu norm, Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa genelinde yapı ürünlerine alınacak olan EPD belgelerinin karşılaştırılabilir olmasını sağlıyor. Yine bir başka gelişim olarak 2013 yılı Temmuz ayından itibaren yürürlüğe girmesi beklenen ve Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Yapı Ürünleri Yönetmeliği (Construction Product Regulation), yapı ürünleri için EN 15804 normuyla uyumlu  EPD’leri talep etmektedir. Bu yönetmelikle Yapı malzemeleri üreticileri için yakın zamana kadar gönüllülük esasına dayanan EPD belgelerinin tüm Avrupa’da zorunlu hale gelmesi beklenmektedir

EPD belgeleri ISO 14025 yetkinliğine sahip kurumlardan alınabiliyor. Bunlar Avrupa’da İsveç, Almanya ve İngiltere’de bulunuyor. Bu kurumlar sadece yapılan çalışmanın başka şahıs ya da kurumlar tarafından değerlendirmesine önayak oluyorlar. Aslında yapılan çalışmanın %90’lık kısmını ISO 14040 serisinde tanımlanan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi çalışmaları oluşturuyor. Bu çalışmalar, ilgili ürününün kullanılan hammaddenin doğadan elde edilmesinden başlayıp üretimi ve yaşam sonu berterafına kadar olan süreçleri şeffaf ve kantitatif olarak çevresel etkilerini hesaplanmasını içeriyor.
Böyle kapsamlı ve sektöründe ilk olan bir çalışmayı başarı ile tamamlayan ve bu etikete layık olan Akkon Çelik’i tüm Türkiye adına kutluyor ve diğer firmalara örnek olmasını ümit ediyorum.


Dr. Hüdai Kara
Kurucu Ortak, Metsims Sustainability Consulting 

Monday, 12 March 2012

Yapı ürünleri ve üreticileri için fırsatlar


Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından hazırlanan, “Türkiye İnşaat Malzemeleri Sektör Görünümü 2011” raporunda[1], Türkiye’nin, bölgenin inşaat malzemeleri üretim üssü konumunda olduğu, ancak uzun vadede bölge lideri olmak için teknoloji üssü olmaya doğru yönelmesi gerektiği belirtilmiş. Aynı raporda, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı olması ve enerji fiyatları açısından dünyadaki en pahalı enerjiyi kullanan ülkeler arasında yer almasının inşaat sektörünü olumsuz etkileyeceği ifade edilmiş. Sektörün, bu raporda belirtilen olgulardan hareketle, gelecekte toplum olarak yaşam standartlarımızı korumak, ülke olarak büyüme ve kalkınmamızı sürdürülebilir kılmak, küresel arenada rekabet edebilmek için artık daha fazlasını, daha az kaynak kullanarak yapma zorunluluğunun farkında olması gerekmektedir. Bu durum yakın zamanda yayınlanan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi[2] (2011-2014)’nde de ana tema olarak işlenmektedir. Sektörün, enerji ve kaynak verimliği sağlayarak maliyetlerini düşürürken katma değeri daha yüksek bir ürünlere yönelmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

İnşaat sektörü, ülkemizde 2010 yılında yüzde 17 ile en yüksek, 2011 yılında ise yüzde 10.6 ile Mali Aracı Kuruluşlarından sonra en hızlı büyüyen sektör olmuştur[3].  Benzer şekilde dünyada inşaat sektörünün en hızlı büyüme beklentisi yüzde 8.5 ile ülkemizde beklenmektedir[4].  Küresel ekonomik kriz ortamında, büyüme hızı bu kadar kuvvetli olan inşaat sektörünün ekonomik kalkınmamıza etkisi ortadadır. 9. Kalkınma Planı’nda (2007-2013), yer alan “Sanayide çevre dostu tekniklerin uygulanmasıyla hammadde kullanımındaki etkinlik artırılarak daha verimli üretim gerçekleştirileceği”[5] hedefinden hareketle yapı sektörü üreticilerinin maliyetlerini düşürürken çevreye duyarlı ürünleri piyasaya sürmeleri gerekmektedir.

Teknolojik inovasyon, performanstan taviz vermeden ürünlerin ve işlemlerin çevresel etkisini azaltmaya yardımcı olabilir. Türkiye’nin en büyük ithal kalemi olan enerjinin verimli kullanılması konusundaki kanun[6], Avrupa Komisyonu’nun 2020 yılı sınırlı hammadde kaynaklarının etkin kullanımı girişimi[7] ve geliştirilen en az hammadde girdisi ile en yüksek katma değeri sağlama göstergeleri[8] ile uyumlu ürünlerin üretilmesi gerekmektedir. Sektörün amacının kaynak kullanımı ve ekonomik üretiminin birbirinden ayrıştığı bir ürünleri yaratmak olmalıdır.

Avrupa’da geliştirilen sürdürülebilir bina standartları[9] çerçevesinde özelikle son zamanlarda Türkiye’de de uygulanan BREAAM ve LEED sertifikasyon değerlendirmelerinde çevreye duyarlılığı doğrulanmış ürünlerin kullanılarak katkı sağlıyor olması yapı ürünleri üreticileri için bir fırsat olarak çıkmaktadır. Ürünlerin enerji ve kaynak verimliliği, doğaya ve son zamanlarda gündemde olan iklim değişikliğine olan duyarlılığının göstergesi karbon ayak izi hesaplanmalıdır. BREEAM ve LEED Yeşil bina değerlendirmelerinde ilave puanlar alınabilmesi için yapı ürünlerinin  Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (Life Cycle Assessment; LCA) yöntemi ile kantitatif olarak değerlendirerek Ürün Çevre Beyanlarını (Environmental Product Declarations, EPD) belgelendirmelerini yapmaları gerekmektedir.  Beşikten mezara (cradle to grave) ya da beşikten beşiğe (cradle to cradle) olarak tanımlanabilecek bu değerlendirme, ürünün bütün aşamalarındaki hammadde, enerji ve su girdileri ile atık ve emisyonlar toplanarak çevresel etkilerin bir bütün olarak hesaplandığı bir yöntemdir. Özellikle Avrupa Birliği uyum sürecinde uygulanması beklenen Entegre Ürün Politikaları, Atık Önleme ve Geri Kazanım Stratejileri ve Sürdürülebilir Doğal Kaynak Kullanımı Kararlarının uygulanmalarının temel taşıdır. Uluslararası geçerliliği olan ve uluslararası standartlara uyularak elde edilen EPD belgeleri oluşmuş olan Yeşil Ürünler pazarında firmalarımıza kaçırılmaması gereken fırsatlar sunmaktadır.
Önde gelen Yeşil bina değerlendirme sistemleri

Dr. Hüdai Kara
Kurucu Ortak, Metsims Sustainability Consulting 


[1] Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) “Türkiye İnşaat Malzemeleri Sektör Görünümü 2011” raporu
[2] Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2011 – 2014)
[4] “Global Construction 2020”, Global Construction Perspectives and Oxford Economics, 2009
[5] 9. Kalkınma Planı (2017-2013) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan9.pdf
[6] 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu
[7] Communication COM(2011) 571 final "Roadmap to a Resource Efficient Europe", adopted on 20 Sept 2011
[8] Resource Productivity indicator (RP indicator = GDP / Domestic Material Consumption)
[9] CEN/TC 350 - Sustainability of construction works

Monday, 6 February 2012

Uluslararası ürün çevre etiketleri ve beyanları


Çevresel etki bilgisi, ürün, hizmet veya tesislerin performans veya çevresel özellikleri üzerinde ayrıntılı ya da sınırlı bilgiler anlamına gelmektedir. Bu bilgiler yazılı iddialar ve beyanlar, etiket veya amblemler gibi birçok şekilde görülebilir. Bu bilgiler, yıllık raporlar, gazete, radyo-televizyon reklamları, ürün kataloglarında ya da ürünlerin üzerinde görüntülenebilir. Eko-etiketler şeklinde ortaya çıkan ve temel olarak ürün ve hizmetler ile ilişkilendirilen bu bilgiler genellikle ürün ambalajında ya da web sitesi, ürün kataloğu gibi referans olarak sunulabilecek yayınlarda görüntülenirler.

Eko-etiketler, ürün ve hizmetlerin çevresel sicilleri hakkında güvenilir bilgi sağlayan gönüllülük esasına dayalı, katılımcı, piyasa temelli ekonomik araçları temsil ederler. Eko-etiketleme üreticiler, kamu, sivil toplum örgütleri ve tüketiciler için önem arz eden bir araç olarak görülebilir.  Bunun yanında birçok ülkedeki kamu ve sivil toplum örgütlerinin Avrupa Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim taslağı çerçevesinde eko-etiketlemeyi desteklemek için hangi politika ve araçlara destek ve teşvik vermeleri gerektiğini bilmeleri beklenmektedir. Tüketici boyutunda ise hem bireysel hem de kurumsal tüketicilerin piyasadaki ürün ve hizmetlerinin gizli etkilerinin farkında olup bilinçli seçimler yapmaları, böylece davranış değişikliği için piyasa teşviki sağlamaları gerekmektedir.

Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO) 1990’lı yıllarda çevre etiketleri ile ilgili bir dizi rehberlik standartlarını (sertifikasyon standartlarının aksine) geliştirdi. Bunlar:

·    ISO 14020 –  tüm çevre etiketlerini içeren rehber.
·   ISO 14021 – Tip II – kendinden beyanlı çevre etiketleri (genellikle sadece bir nitelik içeren, bazen bir şirketin çevre amblemi gibi).
·    ISO 14024 – Tip I – çevresel açıdan önderlik eden, hemen hemen çoğunun üçüncü parti amblemi tarafından ifade edildiği çevresel etiketler.
·    ISO 14025 – Tip III – genellikle bir matris şeklinde detaylı bilgi içeren çevresel beyanlar.

Tip II olarak bilinen çevresel beyanlar daha çok firmaların kendi bilgileri doğrultusunda beyan ettikleri ve üçüncü kişi doğrulaması olmayan etiketleme tipleridir. Türkiye’de bu etiketler yoğun olarak kullanılmaktadır. Fakat üçüncü kişiler tarafından doğrulanmadıklarından tüketici açısından güven vermemektedirler. O nedenle Tip I ve Tip III türü etiketlere bir yöneliş görülmektedir.
Tip II ürün etiketleri
Type III çevre beyanları, bir ürünün veya sistemin çevresel etki değerlendirmesinin iletişimini sağlayan ve Çevresel ÜrünBeyanları (EPD) olarak bilinen bir araçtır. ISO 14040 serisi yaşam döngüsü değerlendirmesi standartlarına dayanarak bir ürününün belirli çevre etkilerini ölçüldüğü bir etiketleme olarak tanımlanır. Türkiye’de özellikle yapı ürünleri sektöründen ilginin olduğu bu etiketleme türü birçok ürün için elde edilebilmektedir. Daha çok firmalar arası alışverişlerde kullanılan bir etiketleme türü olarak bilinir.
Tip III Yapı ürünleri EPD belgeleri
Tip I Eko-etiketlemenin amacı çevresel açıdan tercih edilen ürünler için pazar avantajı yaratmaktır.  AB Eko-etiketi (EU Ecolabel) ISO 14024 Tip I çevre etiketleme sistemi dâhilinde tanımlanır ve gönüllü bir etiket sistemidir. Eko-etiketleme için hazırlanan kıstaslar çevresel faydaların yaratılmasının temel taşlarındandır. Uygulanacak çevresel kıstasların seviyesi ürünlerin yaklaşık 10-20%’sinin bu etiketi hemen alabilecek durumda olmalarına göre düzenlenir. Kıstasların, ürünün tüm yaşam döngüsü boyunca çevresel etkilerinin düşünülerek geliştirilmiş olması tüketicilere çevreye en duyarlı ürünleri seçmelerini sağlayan bir mükemmellik etiketidir. Tüm Avrupa ülkelerinde geçerli olan ve Türkiye’nin rakibi olabilecek gelişmekte olan ülkelerde altyapı oluşturma çalışmalarının yapıldığı AB Eko-etiketi ile ilgili haberler daha sonraki yazılarımızda yer alacaktır. 


Dr. Hüdai Kara
Kurucu Ortak, Metsims Sustainability Consulting 

Monday, 30 January 2012

Avrupa Birliği Eko-etiket (EU Ecolabel)


EU Ecolabel nedir?

Avrupa Birliği (AB)  ülkelerinde çeşitli çevre etiketlerinin hazırlanması ve yaygınlaştırılması amacıyla, tüm üye ülkeler için geçerli AB çevre etiketi geliştirilmesi çalışmaları başlatılmış ve Bakanlar Konseyinin 23 Mart 1992 tarihli 880 sayılı Tüzüğü[1] ile AB Eko-etiketi (EU Ecolabel) çevre etiket sistemi kurulmuştur. Bağımsız bir organ olan Avrupa Birliği Eko-Etiket Kurulu, ürün ekolojik kıstasları ve tüm üretim aşamalarını göz önünde bulundurarak AB Eko-etiketini vermektedir. Kıstasların belirlenmesinde Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (Life Cycle Assessment) çalışmaları esas alınmaktadır. Diğer bir deyişle ürün için hammadde temininden üretimine, dağıtımından tüketimine ve berterafına kadar olan bütün evreler dikkate alınmaktadır.

Avrupa Birliği’nin  (EC) 1980/2000[2] numaralı yasası ile Eko-Etiket yasası iyileştirilmiş ve etkinliğinin artırılması için politik amacı ve prensipleri güçlendirilmiştir. Uygulamada elde edilen deneyimler neticesinde 2009 yılında yeniden düzenlenmiştir[3]. Bu düzenlemeyle AB bünyesinde geliştirilen diğer direktiflere (Enerji tüketen ürünlerde Eko tasarım, Çevre Eylem Programı, Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri ve İklim Değişikliği Programı, Yeşil Kamu İhale Eylem Planları) uyumlaşması sağlanmıştır.

Bir çiçek amblemi ile simgelenen ve Avrupa Birliği çiçeği olarak da isimlendirilen AB Eko-Etiketi, üretim ve tüketim araçlarının çevreye saygılı olduğunu göstermektedir. AB Eko-Etiketi, üreticileri çevre dostu ürünlerin üretilmesinde teşvik ederken, tüketicilere de alışverişlerinde bilgilendirici ve seçim yapabilme fırsatları tanımaktadır. Bugün AB Eko-Etiketi çok geniş bir ürün ve hizmet yelpazesini kapsamakta olup, yeni ürün grupları sürekli olarak ilave edilmektedir.

Basit bir ambleme sahip olmasına rağmen, temelindeki çevre kıstasları çok kapsamlıdır ve çevreye duyarlı sadece en iyi ürünlerin AB Eko-Etiketini taşıma hakkı vardır. Dahası, tüketicilerin gerçekten güvendiği bir etikettir. Kıstasları Avrupa düzeyinde, uzmanların geniş istişaresi sonrasında kabul edilmiş olan AB Eko-Etiketi, ürünün yüksek çevre ve performans standartlarına uygunluğu doğrulandıktan sonra verilmektedir.

AB Eko-Etiketi, ülkemizde henüz verilmemektedir. Sadece AB’ye tam üye olan ülkelerde Yetkili Kurumlar tarafından verilen AB Eko-Etiketi’ne dünyanın her yerinden başvurular yapılabilmektedir. Gönüllülük esasına dayanan ve tüketicilerin çevre dostu ürünlere yönelmesini öngören bu sistemin ülkemizde yaygınlaşmasının başlaması ile birlikte üreticiler açısından da Eko-Etiketli ürünler için teşvik ve uluslararası pazarlara girebilmede avantaj oluşturacağı belirtilmektedir.

EU Ecolabel verilen ürün grupları

Avrupa Eko-Etiketi, üretimin birçok alanında olduğu gibi turistik konaklama hizmetlerinin de içinde bulunduğu artan sayıda ürün gruplarını da kapsar. Her ürün grubu için kıstaslar ürünün tüm yaşam döngüsü boyunca çevresel etkilerini içeren kapsamlı çalışmalar sonucunda tespit edilmiştir. Bu kıstaslar normalde üç yıl süreyle geçerlidir.

Böylelikle teknik gelişmeler ve piyasa değişiklikleri dikkate alınarak düzenli olarak iyileştirme imkânı sağlanmış olur. Avrupa Eko-Etiketi alabilmek için söz konusu ürünün tüm kıstaslara, en iyi uygulama ve performans koşullarına uyması zorunludur. Şubat 2012 itibariyle aşağıdaki gruplar altında toplanan ürünlere AB Eko-etiketi verilmektedir (Konu ile ilgili tek Türkçe sitesi www.eko-etiket.org sitesinden yenilemeler takip edilebilir):
·       Temizlik kimyasalları (Genel temizleyiciler)
·       Bulaşık makinası detarjanı
·       Bulaşık yıkama detarjanı
·       Çamaşır detarjanları
·       Sabun, Şampuan ve Saç kremleri
·       Endüstriyel çamaşır detarjanları
·       Giyim/Tekstil ürünleri
·       Ayakkabılar
·       Boya ve vernikler
·       Masaüstü bilgisayarları
·       Dizüstü bilgisayarları
·       Televizyonlar
·       Sert kaplamalar (Seramik karolar, mermerler, v.s.)
·       Ahşap kaplamalar (Laminatlar)
·       Tekstil kaplamalar
·       Ahşap mobilyalar
·       Bahçe işleri
·       Ampuller
·       Isı pompaları
·       Endüstriyel yağlar
·       Yatak takımları (Şilteler)
·       Kağıt ürünleri (Gazete, Baskı, kopya ve grafik, tuvalet kağıtları)
·       Oteller/Turistik konaklama tesisleri
·       Musluk ve duş başlıkları
·       Tuvalet ve pisuvarlar
·       Emici hijyen ürünleri

İstatistikler

AB Eko-Etiketi başvurusunda bulunan firma sayısı ve bu etiketi alan ürünlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Özellikle son yıllarda Avrupa pazarında çevreye etkisi az olan ürünlere olan ilginin artması nedeniyle başvuru sayısı önemli derecede artma göstermiştir (Şekil 1).
Ülkelere göre EU Ecolabel alan ürün grubu sayısı

Ürün grupları bazında incelendiğinde (Şekil 2) sert kaplamalar (doğal taşlar, aglomere taş, beton kaplama üniteleri, mozaik çini, seramik karo ve kiremitler), iç-dış cephe boya ve vernikler, televizyonlar, genel ve sıhhi temizlik ürünleri, kâğıt ürünleri ve tekstil önde gelmektedir.

Ürün gruplarına göre EU Ecolabel
AB Eko-etiketi alan ülkeler sıralamasında Fransa, Kore, İspanya ve Finlandiya’nın önünde İtalya lider konumda bulunmaktadır. Turistik tesis, temizlik kimyasalları, kamp yerleri, tekstil ve sert kaplamalar ürün grupları İtalya’da en önde gelen ürün grupları olarak öne çıkmaktadır. Metsims Sustainability Consulting Türkiye'de EU Ecolabel hizmetleri veren ve çalışmaları Avrupa Komisyonu tarafından tanınan tek danışmanlık firmasıdır.


Dr. Hüdai Kara
Kurucu Ortak, Metsims Sustainability Consulting 


[1] Council Regulation (EEC) No 880/92 of 23 March 1992 on a Community eco-label award scheme
[2] Regulation (EC) No 1980/2000 of the European Parliament and of the Council of 17 July 2000 on a revised Community eco-label award scheme
[3] Regulation (EC) No 66/2010 of the European Parliament and of the Council of 25 November 2009 on the EU Ecolabel